Kimseyi şeytanlaştırmadan…
Yirminci yüzyılın başlarında Pontos ve Küçük Asya Rumlarının başına gelen felaketi, 10 yıl gibi kısa bir süre içinde üç bin yıldır yaşadıkları topraklardan tamamen silinen bu kadim halkın yaşadıklarını tarihsel belgelerle anlatacak bir belgeselin yayınlanacağını ilk duyduğumda çok heyecanlandım.
Hem 1913-1923 yılları arasında yaşananları derli toplu görebileceğim bir filme ulaşıyor olacaktım hem de geniş kitleler,belgeseli izleyerek birçok şeyi öğrenecek, anlayacaktı. Özellikle hala devam eden Kürt Soykırımı dikkate alındığında, belgeselin anlamının daha da arttığını düşündüm. Pontos Rumları topraklarından koparılmış,yüz binlercesi acımasızca katledilmişti ama belki yaşananlar, yeni soykırımların önüne geçmemize imkân veren bir bilinç ve çözümü beraberinde getirebilirdi. Hem böylece yüz yıldır kabuk bağlayamayan bu yaraların da kapanmasının imkânları oluşabilirdi.
Tüm bunları düşündükçe heyecanı iyice artan biri olarak belgesel ekibiyle nisan ayında irtibata geçtim.Filmin yönetmeni Peter Lambrinatos ve yapımcısı Trabzonlu hemşerim George Mavropoulos ile tanışma şerefine nail oldum. Bu belgeseli hazırlayabilmek için birçok fedakârlıkta bulunan, maddi manevi katkı sunan insanlarla birlikte olabilmek beni mutlu etti. Birkaç ay sonra, 15 Ağustos 2020’den itibaren Vimeo’da yayınlanacak olan Ölümcül Milliyetçilik: Rum Soykırımı 1913-1923 (Lethal Nationalism: Genocide of the Greeks1913-1923) belgeselinin Türkçe altyazı çevirilerini yapmayı bu mutluluk veheyecanla, bir misyon, bir görev olarak üstlendim. Bu sayede belgeseli erkenden ve onlarca kez izleme fırsatı buldum.
Ölümcül Milliyetçilik belgeselini vimeo’dan izleyebilirsiniz,belgeseli izlemek için lütfen linke tıklayınız
Uzun süren bir araştırma sonunda,profesyonel bir ekiple hazırlanan, sesine aşina olduğumuz ünlü Amerikalı sunucu Bill Kurtis tarafından seslendirilen Ölümcül Milliyetçilik bir saat boyunca sizi koltuğunuza yapıştırıyor,soluksuz izliyorsunuz.Duygulanmamak elde değil ama en önemlisi objektif, tarihsel araştırmalara, tanıklıklara dayanan ciddi bir eserle karşılaşıyorsunuz.Önce İttihat ve Terakki, ardından Kemalistlerin işlediği soykırım suçlarını tüm açıklığıyla görüyorsunuz.Ve bir kez daha, bir halkın üç bin yıllık topraklarından koparılmasının sorumlusu, elinde on binlerce kadın, çocuk, yaşlı, genç Rum’un kanı bulunan bir kişinin, Mustafa Kemal’in nasıl bir lider olarak hem Türkiye’de hem dünya da alkışlanabildiğine, saygı görebildiğine hayret ediyorsunuz.
Şimdi de Kürtler
Belgeselin en güçlü yanlarından biri, soykırımı tarihte kalmış bir vaka değil bitmeyen bir süreç, bir süreklilik olarak bizlere gösterebilmesi. Türk devleti tarafından Ermeni,Asuri ve Rumlara yapılanların cezalandırılmamasının beraberinde Alman devleti tarafından Yahudilere yapılanları getirdiği iyi bir şekilde ortaya koyuluyor. Ayrıca belgesel, yaptıkları için hesap vermeyen Türk devletinin soykırımı bir politika olarak kesintisiz uyguladığına dikkat çekerek, sürecin Türkiye’de hiç bitmediğini gösteriyor. 6-7 Eylül Pogromu, Kıbrıs İşgali ve son olarak Kürt şehirlerinin bombalanmasına dikkat çeken belgesel, Türk hükümetinin kendi vatandaşlarının bir kısmından kurtulma politikasının Rum, Asuri ve Ermenilerle başladığına Kürtlerle devam ettiğine vurgu yapıyor.
Türkçe çeviriye başlayacağım gün filmin yönetmeni, Küçük Asya ve Pontos Helenik Araştırma Merkezi(The Asia Minor and Pontos Hellenic Research Center) kurucusu ve Başkanı George Mavropoulos bana bir e-mail gönderdi. Öyle zannediyorum ki büyük emeklerin ürünü olan bu belgeselin amacını en iyi,soykırımdan çocukken babasıyla beraber kurtulabilen, babasının memleket hakkında anlattıklarıyla büyüyen yüreği memleket özlemiyle dolu bu entelektüelin sözleri anlatıyor: “Umarım Türk kamuoyu bu filmi, insanlarımızın başına gerçekte neler geldiğini anlatan tarihi bir belgesel olarak izler. Bir saatlik süre boyunca, ailelerimizin, atalarımızın parlak tarihini kimseyi şeytanlaştırmadan anlatmaya çalıştık ama elbette bunu, özellikle geçen yüzyılın başlarında yaşananlarda doğrudan sorumluluğu bulunan hükümetleri belirleyerek yaptık.Umalım ki bu tarihi belge er ya da geç Türk kamuoyunda geniş kabul görür ve dünyada meydana gelen adaletsizliklerin tanınmasına katkıda bulunur. Böylece yeni nesiller için daha iyi bir dünya kurabilmemize vesile olur.”
Keşke netflix gibi çok geniş kitle potansiyeli olan bir mecrada yayınlansa..
YanıtlaSilŞervan Malazgirt
Ileride umariz orada da yayinlanir
YanıtlaSil