8 Ocak 2021 Cuma

UNUTULAR BIR JENOSID MICHALIS HARALAMPIDIS Eleftherotypia 18 Eylül 1986 PONTUS [II]


Dünya uluslar topluluğu ve özellikle jenosi­din sorumlusu ırkçı Türk devletine destek sağ­layan devletlerin; en az hukukî, manevî ve siya­sal kurallar içinde uygulanmış olan jenosidi tanıyarak Pontus halkının yanında yer almaları gerekir.

Pontuslar ilk defa 1985 yılında Selanik'de kongre yaptılar. Bu kongrede, bütün özverileri, kendi güc ve sorumluluklarıyla hiç bir gücün ve kişinin Pontus sorununu anti-sovyetik bir kam­panya olarak kullanılmasına müsade edileme­yeceği kararını aldılar.

Üç kez mültecilik

Pontus'lara uygulanan jenosidin sorumlu­su çağdaş ırkçı Türk devletidir, iddia budur ve bu jenosid ile Türk devletinin kuruluş "yöntemleri" aynı tarihe raslamaktadır Şimdi gerekli olan, Türk devletinin olguları ve Pontus halkını yok etmek için uyguladığı sistemli jenosidi tanıması ve bundan piş­manlık duymasıdır. Böylece hiç olmazsa ölçülemeyecek derecede zarara uğramış olan Pontus halkının morali düzeltilebilir. Dünya uluslar topluluğu ve özellikle jenosi­din sorumlusu ırkçı Türk devletine destek sağlayan devletlerin; en az hukukî, manevî ve siyasal kurallar içinde uygulanmış olan jenosidi tanıyarak, Pontus halkının yanında yer almaları gerekir.

Şimdi ve gelecekte, Pontus halkının ve haklarının savunucusu olma görevi ise, çağdaş Yunan ve Sovyet devletleridir.
Bağımlı Yunan devletinin Pontus göçmen mültecileriyle ilişkilerinin tarihine gelince, bu tarih pek de mutluluklarla dolu bir tarih değildir.

Pontus’ların kültürel kimlikleri, tarihsel anıları, ulusal hakları savunulacak yerde; devlet siyasetine egemen olan ilkeler ile ta­rihsel anıların unutturulmasına çalışılmış ve Pontus’ların ulusal kimlikleri tahrip edil­miştir. Bu siyaset öyle boyutlara varabilirdi ki, bir halkın kendi topraklarından tarihinin üzerinde yükseldiği ülkesinden kopması, kültürel yönden yok olma tehlikesi ile karşı­laşabilirdi.

Fakat, Pontus dernekleri, Pontus'ların bi­lincini ve ulusal kimliğini koruyup geliştir­diler. Bağımlı devlet siyasetinin karakterini ve büyük tarihsel-ulusal sorumluluklarını herkes artık kavrayabilir. Bilgi sahibi olmak isteyenler İçin şunları da ekleye­lim: 1982 yılından itibaren Pon­tus ve Küçükasya rumlarının ta­rihleri orta öğretimde tarih ders­lerine katıldı ve 1986-87 öğretim yılında da akademide okutulmaya başlanacak.


Ulusal mücadelelere katılım

1923’ten sonra Yunanistan'da halkımızın ulusal ve toplumsal demokratik mücadelelerine, Pontus göçmenleri de aktif ola­rak katıldılar. Böylece Pontus so­runu belli boyutlara ulaştı ve top­lumsal yanları ile oluşturul­du.
Teodoros Aggelopulos'un "Kithira'da Seyyahat" filmini izler­sek, iç savaşın bitiminde binlerce Pontus göçmeninin ikinci ve üçüncü kez mülteci olduklarını görürüz. Böylece birçok antro­polojik ve etnolojik bilimsel tez­lerin değerlendirilmesi gerçek­leşmekte ve ispatlanmaktadır. Zaten bir insan, bir kez ülkesini kaybedince, bütün hayatı boyun­ca mülteci kalmaktadır.

Pontus tarihi ile ilgili bilgilerin toplanması, gelecek kuşaklar için, Yunanistan'ı bir araştırma alanı haline getirecektir. Çünkü, gelecek kuşakların aydınları, es­kilerin oldukça zor şartlarda sür­dürdükleri çalışmaları, her şan altında sürdürmeye devam ede­ceklerdir.
Sovyetler Birliği'nde Pontus rumlarının tarihleri pek geniştir. Çünkü, yüzyıllar öncesine uzan­maktadır. Bir çok acı ve tatlı anı­lardan çıkarak belirlenmiştir. Pontus'lar Rusya'da Büyük Ekim Devrimi'ne de katılmışlardır. Eğer, Baku, Batum, Kafkas bile­şimi herhangibir yerinden incele­nirse devrimci komitelerin içinde Pontus isimlerine de raslanacaktır. Kaldı ki, Yunan işçi hareketi de yalnızca Patra ve Selanik ile sınırlanmamalıdır.

Bilindiği gibi Büyük Ekim Devrimi'nden sonra yayınlanan tarihi deklerasyonda Sovyet Halkları için etnik ve politik bir statü de saptanmış, böylece, Pontus'lar yüzyıllardan sonra ilk kez aynı şartlarda etnik, kültürel ve siya­sal eşitlik ve özgürlük İçinde ya­şamışlardır

Pontus'lar bazı yörelerde nüfus oranlarına göre özerk olarak var olmuşlardır. Kendi okulları, ya­yınları (örneğin, Komünist, Kır­mızı Tütünler) ve Sovyet Cumhuriyetleri'nden Gürcistan ve Abhatias'ta oyuncularının çoğu Pontuslu olan bir Pontus tiyatrosu da vardı. Bu gelişmelere karşılık, maale­sef özgürlüğün yeşermesi evrimi pek uzun ömürlü olmadı. 1937'den sonra karanlık durum­lar yaşandı. Aynı dönemde siyasi yöneticiler ve aydınlar için sür­günler başladı.

Büyük savaş

Sovyetler Birliği'nde Pontus halkı büyüt yurtsever anti-faşist sa­vaşta varlığını ispat etti. Pontus’lular çok şehit verdiler. Savaştan sonra Pontus şehitleri anıldı. Yal­nız Kafkasya'dan uzak olan Kuma Sokum köyünde EDA (Demokra­tik Sol)’nın eski rahmetli başkanı Yanni Passalidi ve 97 Pontuslu şe­hit düşmüşlerdi.
Kavrayamadığımız nedenlerden ötürü, Pontus'lar 1937'de olan sürgünleri 1947'de gene başla­mış.. Zaten, onlar Pontus'tan Kafkasya'ya yerleşmişlerdi. Bun­lar dışında binlerce Pontuslu da, o zaman Kazakistan Cumhuriyeti'ne, 

Ortaasya'ya gönderil­mişler. ..

Sürgüne gönderilenlerin büyük bir bölümü, 1950'den sonra Kaf­kasya'ya geri döndüler. Bir kısmı da Yunanistan'a geldi. (Yunanis­tan'da Kalithea, Akarnon, Koridallu semtlerinde yaşamaktalar) Bunların dışında daha onbinlerce Pontuslu Kazakistan'da yaşamla­rını sürdürmekteler.
Trajedik tarihi bir olaya değinir­sek, zanederiz bu Pontus sorunu için yeteri kadar açıklayıcı olur.
İç savaştan sonra demokratik ordunun bir Pontus savaşçısı, ge­miye binerek Kafkasya'daki Poti
limanına iniyor. O esnada Rus or­dusunun bir subayı ile yüzyüze geliyor, onun simasından Pontus­lu olduğunu anlıyor. Pontus dilin­de soruyor: " Bizimkiler nere­de?" Cevap şu oluyor: "Gidece­ğin yerde bulacaksın".
Bilindiği gibi Demokratik ordu­nun savaşçıları Taşkent'e yerleş­mişlerdi.


Sovyet Pontus'ları

Bugün Sovyetler Birliği'nde Pontuslann nüfusu resmi istatis­tiklere göre 400 bine yaklaşmak­tadır. Başlıca şu cumhuriyetler­de: Gürcistan, Kazakistan, Er­menistan ve Ukranya.
Son dönemde (1983'de) Gürcis­tan Komünist Partisi Genel Sek­reteri ve bugün SSCB dışişleri bakanı Edvvard Sevarnaçe ilk defa olarak bu Cumhuriyetle Pontus asıllı olanlara Yunan dili ile öğre­timin kabul edildiğini açıklamıştır. Bu öğretim haftada iki saattir. Yine Gürcistan’da geçen Temmuz ayında Yunan dili için seminer hazırlandı ve büyük bir ilgiyle karşılandı. Sovyetlerde ve dünyanın diğer yerlerinde yaşayan Pontuslular atılan bu önemli adımları memnuniyetle karşılayarak, diğer Sovyet Cumhuriyetleri'nde de buna benzer olumlu adımların atılmasını temenni edi­yorlar.
Buna benzer, ya da Yunan dev­letinin katılımı ile ve Sovyet-Yunan bilim, eğitim ve kültürel ilişkileri çerçevesinde daha önemli adımlar atılabilir ve so­runlar çözümlenebilir.
Nitelik yönünden Pontuslann SSCB'deki sorunları farklıdır. Eğer, batıyla kıyaslarsak, Sovyet­ler Birliği'nde ulusal sorun bü­yük oranda, eşit olarak, özgür ve her halkın ulusal kimliğine saygı duyularak çözülmüştür.
Bazı eski ulusların tarihten si­linme tehlikesi ile karşı-karşıya bulunmaları, ancak, bu ulusların gelişimleri ve onlara duyulan saygı siyaseti ile önlenmektedir. Böylece, bu uluslar tarih ve in­sanlık evrimine katılmaktadırlar.
Pontus halkının dili, kültürü, ve bunlarla beraber eğitimin tanın­ması hakkı yok muydu? Vardı, ve bu hakları ilk olarak Büyük Ekim ihtilali tanımıştır.
Pontuslar, ilk defa olarak 1985'te Selanik'te kongre yaptı­lar. Bu kongrede; örgüt ve siyasal inançlarından ayrı olarak, bütün özverileri, kendi güç ve sorumlu­luklarıyla, hiçbir gücün ve kişi­nin Pontus sorununu anti-Sovyetik bir kampanya olarak kullanmasına müsaade edilmeye­ceği kararını aldılar.
Yunanistan'da ve Sovyet Cumhuriyetlerin'deki Pontuslular, Yu­nan ve Sovyet haklarının sağlıklı ilişkiler oluşturmaları için aracı olacaklarına inanmaktadırlar. Zaten, Yunanistan, zamanımız­da, bir batı ülkesi olarak, hiç bir anti-Sovyetik biçim oluşturma­maktadır.
Tam tersine, soğuk savaş ortamı dışında, bazı ülkelerle birlikte, uluslararası düzeyde insiyatif kullanarak, barış, yumuşama, halklara olumlu yaklaşım göster­meye çalışılmaktadır.

Tarihin yeniden inşası

Zamanımızda, Pontusların dile­ği, tarihlerini yeniden inşa etmeleri; sorumlu Türk devletin­den ve dünya uluslar toplulu­ğundan haksızlıklar konusun­da hesap sorulmasıdır. Bu da, Pontuslann kurtuluş potansi­yellerinin muhtevasıdır.

Pontus sorunu, öznel olarak tarihin tekrar geri dönüşümü­dür. Yani, insanların anılan, bilinçleri, etnik ve sosyal mü­cadeleleri, kültürleri gibi so­runların yeniden biçimlendirilmesidir. (Editör: Pontus ta­rihinin Reorganizasyonu).
Unutturma (unutma) siyase­ti bazı güçlere yarar sağla­makta; bunlar ulusal, ulusla­rarası ve bölgesel düzeyde –Yunanistan’da, Doğu Akdeniz’de, Avrupa’da- yeni örgütsel bir tip ola­rak, otoriter bir düzenin inşa­sını meşrulaştırmaya çalış­maktadırlar. Bunu, halkların, tahrip edilen insanların anıları üzerinde kurmaktadırlar.

Bu, ırkçı, şöven Türk devlet biçiminin, özellikle kendi ta­rihi rolünü devam ettirmesine müsade etmektedir. Tarihin çarpıtılması (değiştirilmesi), uygarlıkların gaspedilmesi, halkların talan edilerek, so­yulmaları ve bir halkın doğ­duğu zengin bölgenin biçimi­nin değiştirilmesi... Herşeye rağmen yine de aynı siyasetin sürdürülmesi devam etmekte­dir. Zorbalık, sürgünler, etnik jenosidler... Kıbrıs'ta yapı­lanlar, Kürt halkına ve dolayı­sıyla Türk halkına da yapıl­maktadır.

Eğer, Türk devleti ve Türk toplumu uyguladığı katliam­ları ve jenosidleri tanımıyor­sa, demek ki, aynı uygulama­ların tekrarlanmasına hazır­dır. (Son paragrafım Türk Solunu da içine almakladır.)

Bu nedenlerle talep ettiğimiz hak, anıların tanınmasına yö­neliktir. Ve bu, özgürlük po­tansiyeli, Pontus sorununun boyutunu da aşmaktadır
Elefterotipia 18 Eylül 1986

Çeviri: Yorgo BACA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder