O elimdeki resimdeki Konstantin dede , oğlu yani dedem Memed (Lefteris ) bir Türk ailesi tarafından çalındı . Konstantin dede ölünceye kadar oğlu Lefteris'i sayıkladı. Kızılhaç dahil bir çok yere baş vurdu ama oğlunu bulamadan yaşamını büyük bir acıyla kaydetti .
Büyük büyük dedem Konstantinos Topal Osman ve çetesinin bir baskını öncesi köylülerin daha korunaklı bir köye ulaştırılması için canla başla uğraştı. Köyleri olan Yayla köyü kahramanlarıyla meşhurdu, bilekleri kolay kolay bükülmezdi. Ama Türk ordusu ve çeteler Helen halkini koruyan bu köyü yerle bir etmek istiyordu. Bunun duyumunu alan köylüler başta Konstantin dede olmak üzere köylüleri Nebiyanin içerisine götürmek için yollara düşmüştü, ve bir taraftan çeteler köye yaklaşıyor, bir tarafdan da hızla κöyden ayrılmaya çalışılıyordu. Dedem daha o zaman üç bilemedim dört yaşındaydı ve Konstantin dede çocuğunun dayısının yanında olduğunu düşünürken dayisi da Konstantin'in yanında olduğunu düşünüyordu, oysa Memed dedem (Lefteris) köyde herşeyden habersiz oyuna koyulmuştu .
Ve mahalleden biraz uzaklaşınca o karmaşa da geride unutulmuştu. O fark edilinceye kadar da ceteler çoktan köyün etrafını sarmıştı. Geriye dönseler hepsi katledilecek, içleri kan ağlaya ağlaya Nebiyanin içerilerine doğru devam etmişler.Neyse ki mübadeleye kadar kendilerini Koruyabilmişler, oradayken de ,Yunanistan'a geçtikten sonra da , Almanya'ya çalışmaya gittiğinde de hiç bir zaman oğlunu aramaktan vazgeçmemiş, Konstantin dede ikinci doğan erkek çocuğuna da Lefteris ismini vermiş, Lefteris'in eşi Sofya ile yaşamını yitirmeden görüşmüştüm
Sofyaciğım Konstantin dede ölünceye kadar hep onu sayıkladı dedi. Her zaman onu aradı dedi, bizde hiç durmadan onu aradık dedi ama ben seni gördüğümde Lefteris'in bir parçasını burada hissettim dedi, hatta tüm aile ikinci doğan kardeş Lefteris ile benim benzerliğimi gördüklerinde sanki Lefteris mezardan çıkmış ve onları ziyarete gelmişti, ilk beni gördüklerinde öyle kocaman olmuştu ki gözleri ben bile bu şaşkınlık karşısında dona kalmıştım ama Yunanistandaki Lefteris'in resmini gördüğümde neden bu kadar şaşırdıklarını anlamıştım .
Ben aslında uzun zamandir dedemin kardeşini yaşadığını zannediyordum ama babasından sonra oğlu da kardeşini görmeden yaşamını kaybetmişti hem de yıllar önce, aslina bakarsanız hepsinden önce dedem Lefteris (Memed ) daha 35 yaşındayken ayağına batan bir çivi yüzünden tetanoz olduğu için babam daha 3 ya da dört yaşındayken bir at arabasıyla Samsun'a tedaviye götürülürken ölmüştü. Bizimkiler o kadar fakirdi ki cenazesini Bafra'ya dahi getiremediler, Samsun'da kimsesizler mezarlığına gömüldü ve bir süre sonra da Pontos Soykırımı yıllarında katledilen 353.000 bin mezarsız yatan canımızdan biri oldu, mezarı da kayboldu gitti
Ve bu anlattığım Pontos Soykırımı yıllarında çalınan 10 binlerce çocuktan sadece birinin yani ailemin hikayesi, bir tanesinin hikayesini de ben tamamlanmasını (Tolika )sağlamıştım ve hala onbinlerce çocuğun akıbeti belki değil ama Türk devleti çalınan Çocukların kimlere verildiğini ve nerede yaşadığını biliyor. Ama soykırımcı tutumunu yüzyıldır değiştirmeyen Türk devleti çalınan çocukların akıbeti ile ilgili hala açıklama yapmadı ve yapmıyor. Sonra da sorulduğunda bizim tarihimizde soykırım gibi bir şey bulamazsınız diyorlar .
Soykırım yapmamış bir devlet neden 10 binlerce çocuğu çalmış ve Türk ailelerine bu çocukları dağıtarak çocuklar devşirmeye çalışmıştır, soykırım yapmamış bir devlet Kazim Karabekir'in övünerek anlattığı gibi bu çocuklardan neden katiller ordusu yaratmıştır.
Şimdi bu soykırımci, katliamcı, inkârcı, çocuk hırsızı devletten neyin hesabını soracağımıza şaşırdık kaldık. Soykırım rakamlardan ibaret değildir, ölenlerin birer birer hikayesi olduğu gibi, geride kalan tüm diğer insanların her birinin de bir hikayesi.Babam, amcam, halalarım yaşadığı sürece hep kendilerini neden saklamak zorunda kaldı. Neden çocuklarını birer Türk irkcisi olarak yetiştirmek zorunda hissettiler, düşünün ki aramızda TİT üyesi bile vardı. Bu acımasızlığın, bize bunları yapanların hesabını kim verecek, kim...
Benim hikayemi neredeyse bilmeyen yok gibi, ben de Kazım Karabekir'in çocuk ordusunun parçası gibi bir katil olarak yetiştirilip Kürtlere karşı savaşmaya gönderildim. Kürt halkına karşı verdiğim zararı, onlara zarar verirken kendime yaptıklarımın telafisi olabilir mi ?Kalkmış yüzyıllık soykırımcı sistemin bugün yürütücülüğünü yapanlar ve soykırımı Kürt halkı üzerinde güncellemeye çalışanlar herkesten helallik istiyorlar, ne helali bee, yüzyıldır yasadıklarımızın ahı asla peşinizi bırakmasin, inim inim inleyin emi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder