Güney Kürdistan'da haftalık yayınlanan BAS gazetesi, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanma sürecinde son dakikaya kadar yanında bulunan eski Yunan Istihbarat subayı Savass Kalanteridis ile yapılan röportajı yayınladı. Röportajı Türkçeye Mehmet Önder çevirdi. Nuredin Weysi'nin yaptığı röportaj da bazı çarpıcı başlıklar şu şekilde yer aldı:
-Öcalan, ‚Abdullah Kurd' takma adı ile Atina havaalanından giriş yaptı
-Atina'ya indiğinde yanında Hafiz Esad'ın yakın bir adamı vardı
-Öcalan Isveçe gitmek istemedi. "Onlara güvenmiyorum" dedi
-Amerikalı bir heyet Italya'ya gelerek Öcalan'in bu ülkeden çıkarılmasını istedi
- Eski ABD Dişişleri Bakanı Madeleine Albright, A.Öcalan'nın çıkarılması için Rus Bakan ile görüştü
-Abdullah Öcalan Kürdistan'a gitmek için Lübnan götürülmeyi istedi
Haber:Nuredin WEYSI
Soraniceden Kurmanciye hazırlayan:Firat KELEHKI
Türkçeye çeviri:Mehmet ÖNDER
Savass Kalanteridis, Yunanistanda kadim bir Kürt dostu ve Kürtlerin sesi olarak tanınıyor. Yunanistan Istihbarat Örgütünde yıllarca üst düzeyde görev yapan Kalanteridis, şu an‚ Demokratya gazetesinde tanınmış bir köşe yazarı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca kendisine ait ‚Infognomonpoliticks' adlı webblok sayfası da bulunan Kalanteridis, burada daha çok Türkiyede ki Kürt sorununu işleyen yazılarını kaleme alıyor. Kalenteridis'in burada ki yazılarını Türk Dışışlerinin yakından takip ettiği ve türkçeye çevirerek bu ülkede ki temsilciliklerine gönderdiği belirtiliyor.
Yapılan bu söyleşiden önce Savass Kalanteridis, Kürt halkına yönelik şu özel mesajı göndermek istedi: „ Yunan halkı Kürtlerin kadim dostudur. Dostluğumuzun en sıkı dönemlerinde Kürt halkı enfal ve kimyasal bombalarla katlediliyordu. Şu an Kürt Halkının durumu iyiye dogru yol alıyor ve bu bağlamda içinde bulunduğumuz yüzyılın Kürt yüzyılı olacağını sevinerek söyleyebilirim. Daha önce Kürtlere düşmanlık yapan bir çok ülke, Kürtlerin zenginliği ve petrol kaynakları nedeniyle çıkarları gereği Kürt dostu görünmeye başladı. Kürtler uyanık olmalı, eski gerçek dostlarını unutmamalı ve fırsatçı yeni sahte dostlara aldanmamalıdır.
Siz ilk kez ne zaman Kürtlerle ve Kürt sorunu ile tanıstınız?
Aslında, gençlik yıllarım da Kürt sorunu ile tanıştim. Askeri okulda öğrenciydim. Ancak, bu soruna daha fazla ilgim, Yunanistan Istihbarat Örgütüne girmem ile oldu. Özellikle 1992-1997 yıları arasında Ankarada ateşe olarak görev yaptığım yıllarda, Kürt sorunu ile ilgili daha fazla bilgi sahibi oldum, yapılan zulüm ve baskıyı görerek kendimi daha fazla katmaya başladım. Ankarada ki Konsoloslukta çalıştığım yıllarda, Asimilasyon ve zulümden kurtulup bu ülkeyi terk etmek isteyen bir çok Kürdün kolayca vize alabilmelerine yardım ettim.
Öcalan ile ilk görüşmeniz ne zaman oldu?
Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılmasından ve Yunanistan'a gelmesinden önce, 09.10-1998 tarihinde Yunanistan Hükümeti tarafından görevlendirildim. Görevim, Öcalanın güvenli bir şekil de Rusya ya gitmesine ve bu ülkede soruna çare bulunmasına yardimcı olmaktı. Bu süre içinde de Öcalan'nın yanında kalmalıydım. Suriye o sırada Öcalan'dan ülke topraklarını terk etmesini istemiş ve bunun için 4 gün süre tanımıştı. Öcalan da Kürt dostu bir Yunan parlamenter ile kontak kurmuş, bu parlamenter'den Avrupa'nın bir başka ülkesinde yerleşene kadar kısa bir süreliğine Yunanistanda kalmasını sağlamak için yardım etmesini istemişti. Suriye, Türkiye ile sınır olması ve bu ülke ile yaşadığı problemler nedeniyle Öcalan'ı artık barındıramadığı açık açık görülüyordu. PKK lideri, Isvece'in başkenti Stockholme aktarmalı giden Suriye Hava Yollarına ait bir uçakla Atinaya indi.
Abdullah Öcalan'nın ilişkiye geçtiği Yunan parlamenterinin adı neydi?
Kostas Baduvas...Öcalan ile güzel bir dostluğu vardı. Eski bir peşmerge olduğunu da söyleyebilirim. Kürtlere çok yakındı. Yaşlandı. Yaşı şimdi 80'ler de galiba.
Öcalan Yunanistana indiğinde kaç kişi yanında bulunuyordu?
Öcalan'nın yanında 3 kişi daha vardı. PKK üyesi Rozerin adlı bir bayan ile Suriye Istihbaratına ait 2 subay Öcalan'a eşlik ediyordu. Bu subaylardan biri, Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esad'ın çok yakın adamıydı. Öcalan'nın Atina hava alanına inmesinden yarım saat önce Kostas Baduvas adlı Milletvekili, bir Bakan'a telefon açarak Yunanistan'a çok önemli bir misafir geleceğini söyledi ama misafirin adını vermedi. Bakan'dan hava alanı giriş kontrölü sırasında kolaylık sağlanmasını, girişin gizli tutulmasını ve misafirin sıcak karşılanmasını istedi.
Öcalan da ne tür bir pasaport vardı?
‚Abdullah Kurd' adına düzenlenmiş Türk pasaportuydu. Bakan, kendisinden rica da bulunan parlamenterden misafirin adını sorunca Abdullah Kurd cevabını aldı. Bakan, bu misafirin Abdullah Öcalan olduğunu anlamışti ve derhal istihbaratı arayarak yarım saat sonra Abdullah Öcalan'nin Atina ya ineceğini bildirdi. Işte herşey o an başladı. Istihbarat örgütü Başkanı beni telefonla arayarak derhal yanına gelmemi istedi. Yanına çıktığim da bana hemen şu soruyu sordu; „ Abdullah Öcalan'nın nerede olduğunu biliyor musun?" Bende „her zaman ki yerindedir." Dedim. Benden çok dikkatlice, fırtına çıkarmadan Öcalan'nin şu an da bulunduğu yeri öğrenmemi istedi. Emin olmak istiyordu. Hemen orada, onun yanında Avrupada yaşayan bazı Kürt arkadaşlarımı arayıp Öcalan'nın durumunu sordum. Aldığım cevaplar gösteriyordu ki kimsenin gelişmelerden haberi yoktu. Istihbarat Örgütü Başkanı benden hemen hava alanına gitmemi istedi. Öcalan'nın Atina'ya geleceği bana yolda söylendi. Bunu öğrendiğimde uçak Inmişti.
Öcalan'a nasıl bir karşılama yaptınız?
Günlerden Cuma ve tarih 09.10.1998 di. Biz Hava alanına doğru yola çıktığımızda, PKK Lideri'nin içinde bulunduğu uçak, sabah saati ile 11'e doğru inmişti. Biz hava alanına geldiğimizde Öcalan'nın yanında bulunanan Rozerin adlı bayan, ilişki kurdukları Beduvas adlı Parlamentere telefonla ulaşmaya çalışıyordu. Ancak, ulaşamıyorlardı. Beduvas telefonunu kapatmıştı. Cünkü, Rozerinin aradıgı sırada Beduvas, Başbakan ile görüşüyordu. Beduvas bu toplantı da öcalan'nın gelişi ile ilgili Başbakana bilgi veriyordu. Yunan hükümeti, ilk kez Abdullah Öcalan'nın gelişinden haberdar oluyordu.
O sırada Öcalan neredeydi?
Hava alanında VIP salonunda oturuyordu. Yanına gidip, hoş geldiniz diyerek elini sıktık. Istihbarat Başkanı Öcalan'ı gizli bir şekilde hava alanında ki bir büroya götürdü. Konuşmalar Türkçe yapılıyordu ve ben Istihbarat Başakanına Tercüme ediyordum.
Öcalan'nın psikolojik durumu nasıldı?
Yorgun görünmesinin yanı sıra alttan gelen büyük bir baskının onu rahatsız ettığı belliydi. Ama her zaman, söyleşi sırasında bile çok canlı ve kendine hakim durumdaydı. Abdullah öcalan'nın üstün diplomatik yönünü ve birikimini gören istihbarat Başkanımız çok şaşırmıştı. Görüşmede Öcalan, kendinden çok emindi ve konulara hakimdi. Istihbarat örgütü Başkanı ona şunu söyledi: " Biz kendimizi senin dostun olarak görüyoruz. Bu nedenle atacağın adımlarda önceden bizi uyarıp bilgi verirsen iyi olur." Buna karşılık Öcalan şöyle bir cevap Verdi;
"Buraya gelişimizle ilgili tüm bilgiler Baduvas'a verilmiştir." Istihbarat Başkanı da, gelişinden Yunanistan Hükümetinin kesinlikle haberi olmadığını söyleyerek ilk uçakla Isveçe ucmasını Öcalan'dan rica etti. Cünkü o sıralar Türk Devleti ve PKK arasında çok büyük ve şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Yunanistan ise bu sorunun içine çekilmek istemiyordu. Öcalan'nın Yunanistanda kalışı büyük sorunlara yol açacaktı. Türkiye ve Yunanistan aynı ittifakta, NATO da yer alıyordu. Biz ona sürekli şunu söyledik; ' Biz her durumda, başka bir Avrupa Ülkesine yerleşebilmen için tüm yardımları yapmaya hazırız.'
Öcalan'nın bu teklife cevabı neydi?
Yunanistanda kalmak istediğini söyledi. Biz ona Isveçi önerdik. Cünkü Isveç, Türkiye'nin çok uzağındaydı. Demokrasisi ileri olan ve Göçmenler yasası diğer ülkelere gore daha iyi olan bir ülkeydi. Ancak, A. Öcalan, Isveçe güvenmediğinı, cünkü Isveç'in eski Başbakanı Olof Palme'nin öldürülmesi ile ilgili PKK yi suçladıgını belirterek bu teklifi red etti. Biz ondan gitmesini istiyorduk, o da Yunanistanda kalacağını söylüyordu. Bu tartışmamız aşağı yukarı 4 saat sürdü. Sonunda Öcalan şöyle dedi; "Madem siz kalmamı istemiyorsunuz, bende Yunanistan'dan yasal olarak siyasi iltica talebinde bulunuyorum." Istihbarat Başkanı da Öcalan'a ; Böyle bir talep tabi ki senin hakkindır ama bu hakkı alırsan silahlı mücadeleyi ve savaşı sonlandırman gerekir." Dedi.
Istirhat ettiğimiz bir arada Rozerin, Rusya'da bulunan PKK Merkez Komite üyesi Mahir Welat'I aradı. Ilk açtığında onun telefonu kapalıydı. Sonra onunla kontak kurabildi. Mahir Welat'tan Abdullah Öcalan'nın Rusya'ya gelmesi konusunu görüştü. Biz sürekli Öcalan'ı soruna çare bulunana kadar hava alanı çevresinde kimsenin göremeyeceği gizli bir yere götürmeye uğraşıyorduk. Cok geçmeden Mahir Welat, Rusya parlamentosunun Öcalanı (Duma) davet eden resmi belgesini faxladı. Davetiye, Öcalan'nın pasaportta ki adı Abdullah Kurd'a yapılmıştı. Daha sonra Abdullah Öcalana vize verilmesi için Rusya'nın Atinada ki Büyükelçiliği ile temas kurduk.
Yunanistan Istihbarat Başkanı ile Rusya'nın Atina'da ki Istihbarat sorumlusunun (KGB) arası çok iyiydi. Onlardan Öcalan'nın sorunsuz ve güvenli bir şekilde Rusya'ya ulaşması için tedbir almasını rica ettik. Cuma ve tatil olmasına rağmen Ruslar, aynı gece hızla Öcalan'a vizeyi verdi. Uçus icin özel bir uçak hazırladık. Öcalan da „ Ben yalniz uçmam. Üst düzey bir Yunanlı da benimle gelecek." dedi. O an benim de Öcalan ile birlikte yola çıkmam kararı alındı.
Öcalan ile yola çıkarken neler hissediyordun? Sevinçli miydin, üzülüyor muydun, korku var mıydı? Yoksa kendini Yunanistan Devleti'nin sana verdiği bir görevle kendini normal bir işe gidiyor gibi mi hissediyordun?
Abdullah Öcalanı görmekten çok mutluydum. Onunla yola çıkmak beni daha çok mutlu etmişti. Onu yakından tanımak, onunla konuşup tartışmak çok önemli bir fırsattı ve çok mutluydum.
Öcalan sizin onunla yola çıkacağını öğrendiğinde tepkisi nasıl oldu?
Bana „ Yunan Hükümetinin elini seninle yıkadıği görülüyor . Sen onlar için artık önemli biri değilsin. Bunun için seni gönderiyorlar. Ucaği hava da vurup bizi öldürme ihtimali de var." dedi. Uçağa binip Moskovaya doğru uçmaya başladık.
Ucakta kaç kişiydiniz?
Abdullah Öcalan, ben, Rozerin, Suriye istihbaratından 2 subay ve Yunanlı pilot vardı.
Öcalan ile uçakta sohbet ettiniz mi?
Ucuş 3 sürdü ve biz yol boyunca Kürd sorunu, silahlı mücadele, diğer ülkelerin Kürt sorunu karşısında ki tutumları ve genel politik konular da bol bol sohbet ettik. Moskova ya indiğimizde Öcalanı karşılamaya Rus Parlamentosu Başkan Yardımcısı Viladimir Jernovski ile Davetnameyi gönderen Alex Metrovanov adlı Milletvekili gelmişti. Parlamento Baskan Yardımcısı Jernovski, Abdullah Öcalanı kucaklayarak ‚hoş geldiniz' dedi. Elinde ki bir deste gülü ve kırmızi atkıyi Öcalana verdi. Karşılama yarı resmi olmuştu. Öcalan ve yanındaki 3 kişi Ruslar ile çıkıp gidince bende hemen geldiğim uçakla Atinaya döndüm.
Döndükten sonra neler yaptın? Abdullah Öcalan ile ilişkin sürdü mü?
Atina'ya döndükten sonra dikkatli bir şekilde durumu gözlemeye başladık. Öcalan Rusya'da 33 gün kaldı. Daha sonra o dönemin Italya Başbakanı Massimo D'Alema'nın onayı ile Italyaya giriş yaptığını duyduk. Öcalan'nın Italya'ya gelişine cok sevindik. Cünkü Italya Avrupa'nın güçlü bir ülkesiydi ve Türkiyeye komşu değildi. Ilk hafta sorunsuz geçti. Italya Hükümeti Öcalan'nın bu ülke de kalmasını garantiye almak için başta Almanya ve Fransa olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin desteğini aramaya koyuldu. Ancak, hiç bir ülke destek vermedi. Türk Hükümeti de atağa geçmişti. Italyan mallarını boykot etti.
Bu arada Amerika devreye girdi. ABD'li bir heyet, Öcalan'nın Italya'dan çıkarılması ve herhangi bir Afrika ülkesine gönderilmesi için Italya Hükümetini ikna etmek amacıyla bu ülkeye geldi. Bir çok Afrika ülkesinde başıbozukluk ve kanunsuzluk vardi ve Öcalan buralarda kolayca esir alınabilirdi.
Size göre Abdullah Öcalan'nın Afrikaya gönderilmesi bir Amerikan planımıydı?
Evet, bu plan Amerika'nın planıydı Türkiye'nin değil. Türkiye'nin bir etkisi –yetkisi Afrika'da bulunmuyor. Öcalan Afrika'ya gitmeyi istemedi ve bu öneriyi red etti. Avrupada ki bazı Kürtler ise Öcalan'nın tekrar Rusya'ya gitmesini önerdi. Öcalan Avrupa da 66 gün kalmıştı. Italyan Hükümeti ülkelerini terk etmesi için Öcalan üzeride ki baskısını arttırmıştı. Öcalan Ucakla tekrar Rusya ya döndü. Ama Ruslar bu kez onu Tacikistan'nın başkenti Duşanbe'de Askeri bir üss'te ağırladı. O sırada Amerika Dişişleri Bakanı Madelein Albreight Öcalan sorununu görüşmek üzere Moskova'da bulunuyordu ve Konuyu Rus Dışışleri Bakanı Yevgeniy Primakov ile görüşüyordu. Ruslar Öcalan'ı Tacikistana bu nedenle götürmüş ve onlara PKK liderinin ülkelerinde olmadığını söylemişti. Albreight Rusya'dan hemen ayrıldı. Ardından Ruslar Öcalanı Saint Petersbug'a götürdüler ve ona burada kalmasının tehlikeli olduğunu, ortalıgın mafia tarafından kontrol edildiğini ve mafia'nın onu ele geçirip Türkiye ye verme tehlikesi bulunduğunu söylediler. Bu nedenle gidene kadar başka bir yer bulmak gerektiğini aktardılar.
Her ne kadar Öcalana Yunanistan Hükümeti tarafından hic bir şekilde ve hiç bir nedenle tekrar Yunanistan'a gelmemesi söylenmiş ve her hangi bir sorun karşısında bu ülkede sadece Parlamento Başkanı ile temasa geçmesi şeklinde uyarı yapılmışsa da Öcalan, Yunanistan'da başkaları ile ilişki kurarak tekrar 29.01.1998 de Yunanistan'a geldi.
Yunanistana nasıl gelmişti?
Yunanistan'da ki yunan kökenli taraftar ve dostları'nın yardımı ile geldi. Hükümetten kimsenin haberi yoktu ve özel bir uçakla Atinaya inmişti.
Öcalan Rusya'da bulunduğu sırada seninle hic ilişki kurdu mu?
Evet kurdu. Bir keresinde koruması Rozerin hanım beni aradı. Telefonda bana „ Babamız soğuk aldı" dedi. Öcalan'nın orada kalış sorunu yaşadığını anladım. Ona‚ lütfen beni aramayın. Sizin Yunanistan yetkilileri ile resmi temas kurmanız gerekli' dedim.
Atina'da bu kez nasıl görüşebildiniz?
Öcalan, Atina'ya indiğinde polisle karşılaşmamak için direk VIP salonuna geçmişti. Ama polisin bir onu tanımış ve Istihbaratı aramıştı. Bana telefon geldiğinde evdeydim. Arayan Istihbarat Merekeziydi ve bana Öcalan'nın Ülkeye geldiğini bildirerek hemen toplantı için merkeze gelmemi istiyorlardı. Toplantı da şu öneriyi yaptım: Madem Öcalan, Hükümetin bilgisi olmadan gayri resmi bir şekilde bu ülkeye gelmiş, biz de sanki hic birseyden haberimiz yokmuş gibi hareket edelim ve onunla hiç ilgilenmeyelim. Eğer Amerika ve Türkiye onun burada olduğunu idda ederse, bizde bundan haberimizin olmadığinıi, nerede olduğunuve ülkeye nasıl girdiğini bilmediğimizi açıklarız. Ancak, Hükümet bu önerimi kabul etmedi ve Istihbarat ajanları onu aramaya başladı. Atina'da bir evde kalıyordu ve Ajanların onu bulması zor olmadı. Öcalan'a kalacağı bir ülke bulunulması konuları tekrardan konuşulmaya tartışılmaya başlandı.
Öcalan'nın isteği neydi?
Öcalan şunu söyledi; „Gideceğim bir yer yok. Ben burada kalmak istiyorum." Biz de ona daha farklı yerler önermeye başladık. Libya, Lübnan ve oradan da Kurdistan'a...
Kurdistan'a gitme fikri size mi, Öcalan'a mı aitti?
Öcalan'a aitti. Biz ona kaçak yollarla Libya'ya götürmeyi önerdik ama Öcalan Lübnan'a oradan da Kurdistan'a gitmeyi istedi.
Bu tartışmalar sırasında Öcalan'nın Yunanistan Hükümetinin yardımi ile Hollanda'ya gitmesi ve orada siyasi iltica talebinde bulunması önerisi yapıldı.Öneri kabul edildi ve benim de kendisi ile birlikte Hollanda'ya gitmem kararlaştırıldı. Plana göre uçakla Beyaz Rusya'nın başkenti Minsk'e, oradan başka bir uçak ile de Hollanda'nın Rotterdam şehrine gidilecekti. Biz Minsk'e gittik ama oradan bizi Hollanda'ya götürecek olan uçak gelmedi. Yaklaşık 8 saat uçağın içinde kalarak gelecek olan diğer uçağı bekledik. Kış çok soğuktu ve dereceler sıfırın altında 17'yi gösteriyordu.
Daha önce yanınızda olan kişiler bu kez de sizinle birlikteler miydi?
Hayir, bu kez iki avukat, Kürt bir bayan, Kıbrıslı bir iş adamı ven ben Öcalan'a refakat ediyorduk. Hollanda'ya bizi götürecek uçağın gelmeyeceği anlaşılınca, Atina'ya geri döndük. Döndüğümüz de çok yorgun ve acıkmış olduğumuzu hissettik. Bir yere gidip yemek yedik. Ardından Yunanistan'ın Korfu adasına gittik. Amerikalıların Atina'da bulunduğumuzu anlamamaları için hızla bu adaya gitmiştik. Ada'da 2 gün kaldık. Bu 2 gün süresince Yunan Hükümet yetkilileri Öcalan'i bir Afrika Ülkesine gitmesi için ikna etmeye çalıştı.
Öcalan'nın yakalanabileceğini bile bile Yunanistan bu öneriyi nasıl yaptı?
Çünkü baska bir makenizma yoktu. Tek çıkar yol; Öcalan'nın bu rizikoyu alıp Afrika'ya gitmesiydi. Orada Yunanistan Hükümeti tüm yardımı yapacaktı. Öneri şuydu, Öcalan Güney Afrika'ya yakın bir ülkeye gidecek, oradan da Güney Afrika'ya geçip siyasi iltica talebinde bulunacaktı. Abdullah Öcalan yapılan bu öneri ile ilgili benim düşüncelerimi sordu. Bende, şimdiye kadar bir çözüm yolu bulamadığımızı, şu an bu önerinin olduğunu ve bu önerinin yaşama geçirilmesin de Yunan Hükümeti desteğinin tam olacağını belirttim. Artık Öcalan da "tamam" dedi ve öneriyi kabul etti.
Bu Afrika ülkesi Kenya miydi?
O ana kadar gideceğimiz ülke'nin adı bana söylenmemisti. Ama yolda Öcalan Kenya'ya gideceğimizi belirtti.
Kenya'yı Öcalan mı önermişti?
Hayır. Kenya Yunanistan Hükümetinin önerisiydi. Güney Afrika'ya geçip iltica başvurusu yapabilmek için Kenya'da kalmak gerektiği konusun da Öcalan'da ikna olmuştu. Cünkü Yunanistan bu plana yardım etme garantisi vermişti.
Nasıl gittiniz Kenya'ya? Kaç kişiydiniz?
Hazır tutulan özel bir uçak vardı. Onunla gittik. Ucakta Öcalan, ben, Isvec'ten gelen bir Kürt, Kıbrıslı işadamı ve Kürt asılli Alman vatandaşı bir bayan vardı. Başkent Nairobi'ye indiğimiz de Yunanistan Konsolos yardımcısı bizi karşılamaya gelmişti. Hava alanın'da kontrola girmedik. Oradan direk çıkıp Büyükelçilik misafirhanesine gittik.
Kenyalı yetkililerin Öcalan'nın gelişinden haberi oldu mu?
Bilmiyorum. Ama haberlerinin olduğunu tahmin ediyorum.
Büyükelçiligin evinde kaç gün kaldınız?
Oniki gün.
Peki programınız neydi orada?
Oraya ulaşmamızın ertesi günü, Yunanistan Konsolosluğunun yardımıyla Nelson Mandela'nın avukatlıgını da yapan Yunan asıllı biriyle temas kurdum. Ondan Abdullah Öcalan'nın Güney Afrika'ya gelebilmesi ve bu ülkede siyasi mülteci statüsü alabilmesi için yardım istedim. Daha sonra Öcalan'nın Güney Afika'ya sorun yaşamadan geçişi ve burada yapılacak olan girişimleri yakından, birebir takip edebilmem için bu ülkeye gitmem karar altına alındı. Ancak, Güney Afrika'ya gidemedim. Kenya hükümeti bu seyahatime izin vermedi.
Neden vermediler?
Hava alanında pasaport kontrölüne girdim. Polis yarım saatten fazla pasaportumu inceledi. Sonra „gidemezsin" dedi. Zaten bu süre içinde uçak kalkmıştı. Caresiz Konsolosluğun evine geri döndüm. Eve ulaştığım da Kenya Hükümeti'nin Büyükelçiliğımiz'den iki kişinin pasaportunu istediğini duydum. Biri benim, diğeri Kibrıslı işadamının pasaportuydu. Ancak Kıbrıslı işadamı Kenya'yı terkedip Belçikaya uçmuştu bile. Pasaportumu alıp götürdüler.
Öcalan'nın Kenya'da olduğunu nasıl anladılar?
Bilemiyorum. Ancak biz Kenya'ya geldiğimizin ikinci günün de Hürriyet gazetesinde MIT Müsteşarının bir açıklaması yayınlanmıştı. Açıklamada „ Biz Öcalan'nın yerini tespit ettik" cümlesi yer alıyordu. Gerçekten Öcalan'nın yerini nasıl öğrendiklerini bilmiyorum.
Burada önemli olan şu; Türkiye Öcalan'nın Kenya'da olduğunu nasıl öğrendi?
Bu sorunun cevabı gerçekten de bende değil. Ama bana göre ya Amerika ya da Kenya yetkilileri Türkiye'ye bildirmişti.
Yunanistan Büyükelçiliğinden birinin haber vermesi olamaz mı?
Hayır. Bundan kesinlikle kuşku duymuyorum. Öcalan'nın yerinin tespit edilmesin de Amerikan haberalma Örgütü CIA'nın, büyük rolü olduğuna inanıyorum. Zaten sonradan ortaya çıktı. CIA MIT müsteşarı ile Ankara'da toplantı yaptığı, Idam edilmemesi koşulu ile Öcalan'nın teslim edilmesi konusun da anlaşma yapılmışlardı. Bu, Amerika ve Türkiye'nın arasında olan bir sır.
Öcalan'nın Kenya'da Yunan Büyükelçiğinde kalması, Yunanistan Hükümetine baskı yapılmasına yol açtı mı?
Evet. Hemde çok büyük bir baskı oldu. Biz Kenya'da bulunurken, Yunanistan Hükümetine Öcalan'nın büyükelçilikten çıkarılması konusun da yoğun bir baskı olmuştu. Yunanlı yetkililerde soruna hızlı bir çözüm bulunması yönün de, büyükelçiye baskısını arttırmaya başlamıştı. Ancak, büyükelçi kanunlara son derece bağlı biriydi. Soruna kesinlikle yasal bir çözüm bulunmasını istiyordu. Hic bir şekilde sözlü anlaşmalara itimat etmiyor, herşeyin yazılı olmasını istiyordu. Büyükelçi hep şunu söylüyordu: 'Eğer bu konuda negatif bir sonuç yaşanırsa kanunlar karşısın da biz sorumlu duruma düşeceğiz. Abdullah Öcalan'nın Örgütü, akrabaları bizi mahkemeye verip yargılanmamızı isteyebilirler."
Bir sure sonar Yunanlı yetkililer beni tehdit etmeye başladı. Benden derhal Öcalan'nın yanından ayrılmamı istediler. Bunu yapmadıgım taktirde işten atılacağımı söylediler. Ben onları dinlemedim. Abdullah Öcalan'nın yanında kaldım.
Bunu senden kim istedi? Yunanistan Başbakanı mı?
Hayır. Birkaç Bakan ve Istihbarat Örgütü Başkanımız.
Bu teklifi neden kabul etmedin? Öcalan'a bağlılık vekürtlerle olan dostluğun mu seni engellemişti? Yoksa Öcalan'nın akrabalarının seni mahkemeye vereceğinden mi korkuyordun?
Doğrusu her ikisiydi. Hem kanuni olmayan bir seyi yapmaktan korkuyordum hemde yıllara uzanan Kürtlerle olan dostluğum vardı. Ve böyle bir şey olursa Kürt-Yunan dostluğu bozulacak ve Yunanistan'ın adı kötüye çıkacaktı.
Öcalan'nın kaçırılışı nasıl oldu?
Kenya Dişişleri Bakanı büyükelçi'yi yanına çağırdı. Büyükelçimiz gitmedi. Gelmemesi halin de kendisini zorla götüreceklerini söylediler. Büyükelçiliğe ambargo koydular. Atina ile olan tüm bağlantıları kestiler. Atina ile kontak kurulamayınca bu işin içinden nasıl cıkacağımızı bilemedik ve çaresiz kaldık. Kenyalı yetkililer, bizi şiddetli şekilde tehdit etmeye başladı ve „ eğer gelmezseniz sizi tutuklayarak götüreceğiz." dediler.
Çaresizdik. Dediklerini yapmak zorunda kaldık ve gittik. Dişişleri yetkilileri Abdullah Öcalan'nın hava alanında çekilmiş görüntülerini bize gösterdi. Görüntüler satalit ile çekilmişti. Bize, „Öcalan'nın yanınızda olduğunu biliyoruz" dediler. Ardından durumun sorunsuz şekilde sona ermesini kendilerinin de istediğini ve Öcalan'nın istediği ülkeye gitmesi için uçak ayarlayabileceklerini belirttiler. Öcalan'nın Finlandiya veya Hollanda'ya gitmesini önerdiler. Bende bu konuda yalnız karar veremeyeceğimi ve Atina ile görüşmem gerektiğini söyledim. Yunanistan'da ki üstlerime durumu anlattim. Onlar da bana „ eğer başka bir çözüm yoksa öneriyi kabul et" dediler. Ben ve büyükelçi çaresiz kaldık. Ve Öcalan ile birlikte gitmeye karar verdik. Öcalan, büyükelçi ve ben, Büyükelçiliğin arabasıyla Hava alanına gitmeye karar verdik. Büyükelçliğin resmi otomobilini seçtik. Cünkü Büyükelçilik otomobili resmi ve diplomatik plakalıydı. Dokunulmazlığı vardı. Biz bu otomobille Uçağın kapısına kadar gitmeyi planlamıştık. Kenyalılar da bize bütün bu işlemler için belli bir süre verdi. Bize „eğer süreyi aşarsanız artık olanlardan siz sorumlusunuz" dediler. Abdullah Öcalan da çaresiz kalarak öneriyi kabul etti.
Akşam saat 7 sularıydı. Biz hep birlikte Büyükelçilikten çıkıp otomobilimize doğru yürüdük. Büyükelçiliği kuşatan Kenya polisi bize hemen müdahale etti. Büyükelçilik otomobili yerine kendilerinin getirdiği otomobillere binmemizi istediler. Bize verilen süre dolmuştu ve onların otomobillerine binmemizi istiyorlardı. Üç otomobil getirmişlerdi. Büyükelçi ve ben Öcalan ile aynı otomobile binmek istedik. Bir şey olduğunda onu koruyabilmemiz için aynı otomobil de olmamız gerekiyordu. Bunu biliyorduk ve aynı otomobile binmek için çok uğraştık. Kenya'lılar bırakmadı. Hepimizin ayrı ayrı otomobillere binmemiz gerektiğini söylediler. Biz direndik. En son, „ eğer ayrı ayrı binmeyecekseniz, bu sizin bileceğiniz bir iş. Biz de çekip gidiyoruz. Artık olacaklardan biz sorumlu değiliz" dediler.
Çaremiz yoktu. Birinci otomobile Büyükelçi bindi. Ikincisin de Öcalan vardı. Ben de sonuncusuna bindim. Bu şekil de yola çıktık. Söförlerin hepsi polisti. Bir süre gittikten sonra Öcalan'nın içinde bulunduğu otomobil, konvoydan ayrıldı. Söförlerden yalvar yakar ayrılan otomobilin peşinden gitmesini istedik. Söförler bizi dinlemedi. Kaygılanmamamızı ve Hava alanında Öcalan ile zaten buluşacağımızı söylediler.
Öcalan'nın kaçırıldığını hemen anladınız mı?
Hayır. Biz hala Öcalan ile hava alanında buluşacağımıza inanıyorduk. Hava alanına geldigimiz de büyükelçi ile birlikte bir saatten fazla bir süre Öcalan'ı aradık. Kime sorsak bilmediğini söylüyordu. Çaresiz büyükelçiliğin evine geri döndük.
Daha sonra ne yaptınız?
Hava alanın'dan dönerken bir uçağın kalktığını gördüm. Kendi kendime Öcalan'nın bu uçakta olması ve bu uçağın Ankara'ya doğru yol almaması için dualar ettim.
Akşam eve döndüğümüz de Yunanistan'ı arayarak yaşadıklarımızı anlattım. Sabah olduğun da Öcalan'nın kaçırıldığını ve Ankara'da olduğunu öğrendim.
Öcalan'nın Türkler tarafından kaçırıldığını, gözü bantlı ve Türklerin elinde olduğunu televizyon da gördüğünüz de neler his ettiniz. Tepkiniz nasıl oldu?
Bizim için büyük bir trajedi ve üzüntülü durumdu. Onu o halde televizyon da gördüğümüz de hepimiz ağlamaya başladık. O gün hayatımın en kötü günüydü.
Öcalan'nın kaçırılışı uluslararası bir komplo muydu?
Evet. Bu konuda kesinlikle şüphe etmiyorum. Uluslararasi bir plandı.
Israil'in de rolü var mıydı?
Bu konuda hiç bir bilgim yok. Ama biz Kenya'dayken günlük haberleri internetten alıp çevirisini yaparak Öcalan'a veriyordum. O sıralarda Özgür Politika gazetesinde yayınlanan bir haber dikkatimi çekmişti. Haber de Israil Istihbarat Örgütü (MOSSAD) Başkanı'nın Ankara'ya geldiği belirtiliyordu. Haberi Öcalan'a verdim. Öcalan da „ Onun Ankara'ya gitmesi kesinlikle benimle ilgilidir" dedi.
Birgün sonra Günay Aslan adlı bir Kürt yazarın kaleme aldığı bir yazıyı okudum. Yazıda Öcalan'ın dikkatli olmasını ve sonuca doğru gidildiği belirtiliyordu.
Kenya günlerin de Öcalan neler yapıyordu?
Sürekli okuyor ve yazıyordu. Sürekli meşguldu. Zaman zaman siyasi sohbetlerimiz oluyordu.
Haberleri izleyebiliyor muydu?
Evet. BBC'nin Türkçe yayınlarını dinliyordu.
Öcalan'nın bu kadar yakının da kalmış biri olarak onu nasıl tanımlayabilirsin?
Kaçırılmasından iki gün önce bana şunu söylemişti; „ Yakalansam da yok edilsem de PKK hep yaşayacak ve gücünden bir şey kaybetmeyecek." Yılardır PKK yi izliyorum ve Öcalan'nın ne kadar haklı ve öngörülü olduğunu öğrendim. Öcalan'nın yakalanmasından sonra herkes PKK'nin 6 ay içinde dağılacağını söylüyordu. Ancak, hepsi yanıldı. PKK hep canlı kaldı. Bana göre Öcalan'nın çok güçlü bir kişiliği var ve o mükemmel bir analizcidir. Bildiğiniz gibi Amerika'da yayınlanan TIME dergisi, Öcalanı 2013 yılının en etkili şahsiyetlerin biri olarak gösterdi. Bana göre Suriye'nin eski Devlet Başkanı Hafız Esad'da Ortadoğu'nun en iyi en etkili politikacisiydı. Ama şimdi Öcalan'nın sadece bir Kürt siyasi lideri olmadığını, Ortadoğu'nun en büyük siyasi lideri olduğuna inanıyorum.
Abdullah Öcalan özgürlüğüne kavuşur mu?
TIME dergisinde hakkında yazılanlardan sonra, Öcalan'nın özgür kalabilmesi için baskılar artacaktır.
Sen 2007 yılın'da Öcalan ile birlikte yaşadıklarınızı „Doğruları söyleme zamanı" adı altında kitaplaştırdın. Kitap Türkçeye de çevrilerek yayınlandı. Bu konuda Öcalan'dan her hangi bir mesaj sana ulaştı mı?
Evet ulaştı. Önceleri bana yaşadıklarımızı geç anlattığım için sitem ediyor ve bu konu hakkın da daha hızlı ve daha erken konuşmamı salık veriyordu. Kitabım yayınlandıktan sonra beni olumlu buldu.
Türkler seni hiç tehdit etti mi? Sana zarar vermelerinden korkuyor musun?
Türkiye'nin beni uzun bir süre ele geçirmek istediğini biliyordum, Beni istiyorlardı. Ama Türkiye'den korkmuyorum. Bana karşı yapılacak herhangi bir şey, Türkiye'da her hangi üst düzey birine karşı da yapılabilir.
çeviri:Mehmet ÖNDER
Kaynak: Bas Haber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder